Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede değiştireceğimize inanıyoruz”

admin

0 1 2 dakika okuma süresi

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye‘nin çehresini orta ve uzun vadede değiştireceğimize inanıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Merasimi‘ne katıldı

İSTANBUL – Cumhurbaşkanı Erdoğan Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Merasiminde yaptığı konuşmada, “Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede büsbütün değiştireceğimize inanıyoruz” dedi. Erdoğan ayrıyeten “Tek parti devrinde kültürel alanda büsbütün taklitçi, baskıcı, ülkenin ve milletin bedelleri ile arbedeli bir zihniyetin esiri olduk” tabirlerinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Merasimine katıldı. Merasime Emine Erdoğan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti İstanbul Vilayet Lideri Osman Nuri Kabaktepe, Beykoz Belediye Lideri Murat Aydın, Ulusal Saraylar Yönetim Lideri Yasin Yıldız da iştirak gösterdi.

“Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede değiştireceğimize inanıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada, “Dönem mimarisinin en nadide yapıtlarından olan bu müzeyi Cumhurbaşkanlığı olarak ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Gönül isterdi ki inşa edildiği tarihteki tüm yapıtlarıyla bu mirası yaşatabilseydik. Maalesef ülkemizde bir devir ecdat mirasına çok hoyrat davranılmış, kaç hoş eserler yerle yeksan edilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren başlayan Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız periyodunda de devam eden süreçte tarihi mirasımızı müdafaa altına almak için özel uğraş gösterdik. Dolmabahçe’deki harap haldeki binaları restore ederek evvel Başbakanlık, artık de Cumhurbaşkanlığı için kullanıyoruz. Beylerbeyi Sarayı takibimizle Meclis Başkanlığı tarafından restore edildi. Büyük bir vefasızlıkla harabeye dönen Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nü restore ederek ülkemizin sembollerinden biri haline dönüştürdük. Harap halde bulunan Huber Köşkü ile büsbütün yıkılmış olan Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nü de yine ayağa kaldırdık. Hedefimiz tüm bu yerlerin sağlıklı ve süratli formda restore edilmeleridir. Maksadımız, yeni yapılan kamu binalarının Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin bugüne miras olarak kalması sebebiyle, o izleri yarınlara taşımaktır ve çağdaş mimari yorumlarla da inşasını temin etmektir. Böylelikle ülkemize uzunca mühlet hakim olan yakışıksız, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası devrini sona erdirerek yeni periyodu başlatmak istiyoruz. Artık yalnızca kamunun değil özel bölüm ve şahısların de projelerini birebir anlayış ile yürüttüklerini görüyoruz. Yatay mimariyi yaygınlaştırarak Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede büsbütün değiştireceğimize inanıyoruz” dedi.

“Tek parti periyodunda kültürel alanda büsbütün taklitçi, ülkenin ve milletin kıymetleri ile hengameli bir zihniyetin esiri olduk”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “Yaşadığımız coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet deneyimleri ile yaklaşık 1000 yıllık geçmişimiz var. Bugün de her yerde ecdadımızın bıraktığı kültür izlerine rastlıyoruz. Yaşadığımız coğrafya ise insanlığın en kadim yerleşim yerlerinin başında gelmesiyle çok daha büyük bir zenginliği barındırıyor. Bu mirasa hakkıyla sahip çıkamadığımız ise acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Sağlam siyasi, ekonomik, askeri güce sahip olamayan toplumların kültürlerini, sanatlarını ilimlerini yaşatmakta zorluk çektiklerini biliyoruz. Gerileme başlayınca hiçbir alan bunun dışında kalamıyor. Türkiye olarak bu türlü bir felaketi kısmen de olsa yaşadık. Son asırlarda art geriye maruz kaldığımız çöküntüler, bizi beka gayretine öylesine ağırlaştırdı ki, öteki hususlara yeteri kadar vakit ve güç ayıramadık. Günümüz dünyasında toplumlar ve kültürler ortasında etkileşim kaçınılmaz gerçektir, fakat biz başka konularla birlikte kültür sanatta da yalnızca kopya çeken, taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. Tek parti devrinde kültürel alanda büsbütün taklitçi, baskıcı, ülkenin ve milletin kıymetleri ile hengameli bir zihniyetin esiri olduk. Son yıllarda çok hoş, kıymetli, kültür sanat eserleri ortaya kondu, ilmi faaliyetler gerçekleştirildi. Sorun bunların hudutlu alanlarda kalmış olmasıdır. Hayat boşluk kabul etmiyor. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, kendinizi gecekonduların, nahoş betonarme binaların ortasında bulunursunuz.

Kendi edebiyatınızı, kendi müziğinizi üretemezseniz global dalgaların içinde kaybolur gidersiniz. Aile ile temeli güçlendirilmemiş, eğitim ile kalıcı hale getirilmemiş, kültür sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, nobranlıktır, bataklıktır. Ülkemizi bu tehdidin yörüngesinden çıkarmakta kararlıyız” diye konuştu.