ENFEKSİYON Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, Türkiye‘de yaklaşık 400 bin civarında ayağında yara olan şeker hastası bulunduğunu belirterek, “Her yıl yaklaşık 20 ile 30 bin şeker hastası bu nedenle ayağını kaybediyor, yani bir uzuv kaybı yaşanıyor” dedi.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, Türkiye’de ayağında yara bulunan yaklaşık 400 bin şeker hastası olduğunu, bu hastaların pandemi nedeniyle hastanelere gitmeye korktuklarını söyledi. Ertuğrul, “Bu beşerler bilhassa pandemi sürecinde hastanelere gitmekten korktuklarından ötürü, şeker hastalığıyla alakalı kan şekeri sistemlerini denetim ettiremedi. Ayaklarında önemli sorunlar gelişti ve bunların tedavilerinde aksamalar yaşanmaya başladı. Ayrıyeten tekrar biliyoruz ki her yıl yaklaşık 20 ile 30 bin şeker hastası bu nedendenle ayağını kaybediyor, yani bir uzuv kaybı yaşanıyor. ve bilimsel çalışmalar göstermiştir ki bu hastaların yarısı ne yazık ki şeker hastalığının komplikasyonlarının çok daha süratli gelişmesi nedeniyle 3 yıl içerisinde ömürlerini yitiriyor” dedi.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ile ‘Ulusal Diyabetik Ayak İnfeksiyonları Sempozyumu’ düzenlediklerini belirten Prof. Dr. Ertuğrul, “Bu sempozyumdan tüm şeker hastalarına, lütfen ayağınıza iyi bakın, şayet bakmazsanız bu sizin hayatınızı tehdit edebilir ve unutmayın şeker hastalarının yazgısı değildir diyabetik ayak. Önlenebilir bir komplikasyondur. Ayağınıza iyi bakarsanız bu komplikasyonun gelişmesini engelleyebilirsiniz” diye konuştu.’DÜZENLİ AYAK BAKIMI ÖNEMLİ’Hastalığın önlenmesi için sistemli ayak bakımının değerine dikkat çeken Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, şunları söyledi: “Öncelikle bu hastalar şeker hastalığı tanısı konulduğu andan itibaren kesinlikle sistemli ayak bakımları yaptırmalılar. Yani ayaklarında rastgele bir sorun olup olmadığını bu hususun uzmanlarına başvurarak öğrenmeliler ki bu etapta podologlar yani tıbbi ayak bakım uzmanları çok değer taşıyor. Şayet bir meseleyle karşılaşırlarsa o meseleye yönelik ülkemizde çok az da olsa kimi merkezler var. Bu merkezlerde uzmanlar, hastaların problemlerini çözmeye çalışıyorlar. Bu merkezlere başvurabilirler. Üniversite hastanelerinde ve özel hastanelerde de bu tıp merkezler var. Oralara başvurup meselelerini çözmeye çalışmalılar. Yani hekim, tabip dolaşmaktansa tüm hekimlerin bir ortada bulunduğu kronik yara bakım ve diyabetik ayak merkezlerine başvurarak meselelerini çözmeleri en makul tahlil olur, en akla yatkın yol olur. Öteki türlü tabip, tabip dolaşarak hekimlere başvurduklarında her tabip kendi penceresinden baktığından ötürü birtakım problemler ötelenebiliyor ve sonuçta bu ayak kaybıyla sonuçlanabiliyor. Bunu engelleyebilmenin yolu öncelikle ayak bakımı, şeker regülasyonu, yani kan şekerlerini denetim etmek, bir sorun geliştiğinde ise bu mevzuda uzmanlaşmış merkeze başvurmak.”‘HASTALIĞIN TEMELİ KAN ŞEKERİNİN SİSTEMSİZ OLMASI’
Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, hastalığın temelinde şekerin düzensizliği olduğunu belirterek, “Bu hastalığın temeli aslında kan şekerinin sistemsiz olması ve çok yüksek seyrediyor olması. Yani şeker hastalarının kan şekerleri yüksek seyretmeye başladığında bedende birtakım tahribatlar meydana geliyor. Bunlara ‘böbreğe yansıdı şeker’, ‘göze yansıdı şeker’ deniyor. Bir de ayakta bilhassa hudut sisteminin iletiminin bozulmasına bağlı olarak his kayıpları yahut deveran sisteminin yani kan damarlarının bozulmasına bağlı olarak da sirkülasyon hasarları meydana geliyor. Biz gün uzunluğu ayaklarımızın üzerinde yürüyoruz, önemli bir basınç alıyor ayaklar. Bir müddet sonra bu hem sirkülasyonun bozulması hem de sinirsel iletimin bozulması ayaklarda patolojik bir deformiteye, yani ayakta biçim bozukluklarına yol açabiliyor. Orada farkına varılmadan ülserler gelişebiliyor. Beşerler hoş ayakkabı diye birtakım ayakkabıları giymeye çalışıyorlar. Meskenlerinde yalınayak dolaşıyorlar, ayaklarına birtakım şeyler batabiliyor. Bilhassa bu kış mevsiminde ayaklarındaki soğukluk hissini gidermek için kalorifere, sobaya yahut ısıtıcıya yaklaştırıyorlar, yakabiliyorlar. Zira hissetmiyorlar aslında ayaklarını. Bu tıp sorunlarla yaralar açılıyor. Tekrar şeker hastalığının dokularda yaratmış olduğu harabiyet nedeniyle bu yaralar iyileşemiyor. Bu yaraları iyileştirmek için özel birtakım yara bakım formüllerinin kullanılması gerekir. Hastalar bunu bilmediklerinden ötürü kantaron yağı yahut etraftan duydukları farklı merhemlerle, pomatlarla yahut antiseptik solüsyon diye bildikleri birtakım solüsyonlarla bu yaralarını tedavi etmeye kalkıyorlar. ve içinden daha da çıkılmaz bir hale gelebiliyor yara. Sonra infekte olduğunda bilhassa iltihap kaptığında da ki zati ayak kayıplarının yüzde 60’ı o yaralarda gelişen infeksiyondur, tedavi edilemez bir konuma geliyor ve en sonunda ne yazık ki hastalar ayaklarını kaybediyorlar” diye konuştu.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Mehmet YİRUN
Haberler.com
