Yeni Şafak gazetesi muharriri Yusuf Kaplan, ana teması, “İlim Membaı Maveraünnehir” olarak belirlenen “5. Milletlerarası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri”ne konuk oldu.
Türkiye Muharrirler Birliği (TYB) İstanbul Şube Lideri Mahmut Bıyıklı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Dil, neden bir medeniyetin ruhudur?” başlıklı söyleşi, yeni tip koronavirüs önlemleri kapsamında birebir vakitte merkezin YouTube kanalından canlı olarak yayınlandı.
Türk toplumunun moderniteyle müsabaka tecrübesinin kendine has özellikleri olduğunu belirten Kaplan, celladına aşık olmuş bir toplumun fertleri olarak batıyla karşılaştığımızı söyledi.
“İddialarını yitiren hiçbir toplum varlığını sürdürememiştir”
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaketin başına neyin geldiğini bilmemesi olduğunu söz eden Kaplan, “Daha da berbatı bilmediğini bilmemesi, en berbatı ise celladına aşık olmasıdır.” dedi.
Kaplan, Türk toplumunun ruhunu yitirme tehlikesi içerisinde olduğuna değinerek, “Bu toplum tezlerini terk ediyor, tezlerini terk eden bir toplum ülkeyi terk eder. Zira davasını terk etmiştir o, zira unsurunu terk etmiştir. Unsuru kalmadığı için mefkuresi de kalmamıştır, mefkuresi kalmayanın ülkesi de kalmayacaktır. Savlarını yitiren hiçbir toplum varlığını sürdürememiştir.” sözlerini kullandı.
“Öncü nesiller bizi geleceğe taşıyabilir”
Öncü jenerasyonları olmayan toplumların geleceğe yürüyemeyeceklerine dikkati çeken Kaplan, şunları kaydetti:
“Geleceği yaşayan öncü nesiller bizi geleceğe taşıyabilir. Bu yüzden Sezai Karakoç’u gençlerin tanımasını istiyorum. O, çağımızda bizim lisanımızı kuran, daveti çağını kuracak bir medeniyet seyahatinin gramerini çıkartan bir mütefekkir, bir ahlak anıtı hasebiyle bir sanatçıdır. Sezai Karakoç, bu dünyada yaşayan ancak bu dünyayı yaşamayan birisidir. Bizim klasik metinlerimizde sahabe, ‘şafak yağmurları’ olarak tanım edilir. Tarihi yapan beşerler, kendini bilen, kendini bulan, kendi olan, kendini aşan ve kendinden geçen insanlardır. Teşbihte yanılgı olmaz, Sezai Karakoç yaşayan sahabedir. Bizim önümüzü açacak beşerler bu insanlardır. Bir ülkenin önünü öncüler açar o öncüler de ‘sahabevari’ insanlardır, şafak yağmurları olacak beşerler.”
Yusuf Kaplan, lisan sorununun bir medeniyet problemi olduğunun altını çizerek, şayet bu türlü bakılmazsa insanlığı götüreceği yerin ırkçılık olacağını anlattı.
Dünyanın muhtaçlığını hissettiği, söylenebilecek tek bir kelam olduğunu lisana getiren Kaplan, “Dünya bize hamile, biz hakikate. Bu dünyaya söylenecek tek bir kelam var, onu söyleyecek biziz lakin biz yokuz. Yok oluyoruz.” tabirlerini kullandı.
Kaplan, gençlere kâfi eğitimin verilmediğine dikkati çekerek, “Bir eğitim sisteminin 5 şeyi çocuklarına vermesi gerekir. Ruh, ülkü, ahlak, özgüven, tevazu yani hürmet. Biz ülkenin öncü nesillerini yetiştirmesi, tohumları ekmesi için ‘Medeniyet Tasavvuru Okulu’ kurduk. Bir medeniyet çökmüşse o medeniyetin çocukları konuşamazlar. Konuştukları lisan kendilerine ilişkin değildir. ” dedi.
“Dil ihtilaliyle Türkçe’nin İslami ruh kökleri kurutulmuştur”
Lisanın iki boyutu olduğunu anlatan Yusuf Kaplan, “Dilin bir lafzi bir de mana boyutu vardır. Türkiye’de lisana iki büyük müdahale yapıldı; harf ihtilali ve lisan ihtilali. Herkes harf ihtilalini cinayet olarak anlatır lakin asıl müdahale lisan ihtilalidir. Lisan ihtilaliyle Türkçe’nin İslami ruh kökleri kurutulmuştur.” diye konuştu.
Kaplan, İslam dünyasının iki büyük medeniyet krizi yaşadığını aktararak, “Birinci krizde moğol ve haçlı ataklarıyla İslam dünyası her şeyini kaybetti. Bu dünya mülküne dair sahip olduğu her şeyi kaybetti ancak bir tek ‘kendisine olan güveni’ yitirmedi. Neredeyse 200 yıldır yaşadığımız ve bugün de devam eden ikinci medeniyet krizimizde ise maalesef bu türlü bir şey var; kendimize olan inancı yitirdik.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir medeniyetin, ruhunu koruyabilirse varlığını sürdürebileceğine ve geleceğe yürüyebileceğine vurgu yapan Kaplan, “Nasıl koruyacak ruhunu? Medeniyet fikri ve lisanı inşa ederek. Bu medeniyet lisanını kurmak için 3Z formulü vardır. Birincisi müslüman zihninin çökmesi, ikincisi müslümanca yaşama tabanın çökmesi, üçüncüsü müslüman vaktinin çökmesidir. Yapmamız gereken zihnimizin seküler zihin kalıplarıyla çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştüğünü görmek ve bunlardan kendimizi arındırmak. Böylelikle 3Z’yi tekrar inşa etmektir.” formunda konuştu.
Arapça Kitap ve Kültür Günleri
Bu yıl beşincisi düzenlenen “Uluslararası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri”, 12 Kasım’a kadar çeşitli etkinliklerle devam edecek.
“İslam dünyasından alimler ve akademisyenlerle geleneğimizin izinde çevrim içi buluşuyoruz!” sloganıyla gerçekleştirilen ve ana teması, “İlim Membaı Maveraünnehir” olarak belirlenen program, çevrim içi olarak takip edilebilecek.
İslam dünyasının dört bir yanından ilim adamları ve akademisyenlerin katılacağı seminer, konferans ve paneller toplumsal medyadan ve “www.arapcakitapgunleri.com” üzerinden canlı yayınlanacak.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Salih Gurur
Haberler.com
